>Pilav Günü

>

Canım okulum Darüşşafaka… Henüz ilkokulu yeni bitirmiş minik bir kızken o zamanlar Fatih- Çarşamba’da olan binanın kocaman yeşil kapısından içeri girmiştim. Kapı çok büyük bense çok miniktim. Sene 1992 ama herşey dün gibi aklımda. Annemle beraber gitmiştik, bir çanta eşyam vardı. Hazırlık sınıfındakiler okula alışsın diye okullar açılmadan 15 gün önce gitmiştik. Kapıdan girince solda bir süs havuzu vardı orada birkaç çocuk vardı aynı benim gibi onların yanına gitmiştim içlerinde Kara Burcu vardı mesela havuzun kenarındaki bir taşın üzerinde oturuyordu.. Sonra yatakhaneye gitmiştik annemle, bana verilen dolaba eşyalarımı yerleştirmiştik. Bir ranzanın üst katı benim yatağım olacaktı, annemin o gün yeni aldığı pijamalarımı yastığın altına, kalpli mor yastığı ise yatağın üzerine koyup, yemekhaneye gitmiştim. Döndüğümde yastığım yoktu, çok üzülmüştüm ve yatılı okulda okumanın ilk kuralını öğrenmiştim, eşyalarını ortalık yerde bırakma 🙂 2 hafta çok ama çok zor geçmişti, sık sık ağlamıştım, eve dönmek istemiş, kesinlikle orada kalmak istememiştim. Sonra okullar açıldı bütün öğrenciler ve ablam da geldi o da Daçka’da okuyordu. 15 gün sonra alışmıştım okula ve 6 yılım geçti okulumun şefkatli kollarında.

3 yıl Fatih’teki binada okudum. Bizim okulun kuralıdır evin İstanbul’da bile olsa yatılı okuyacaksın ki öğrenciler arasında haksızlık olmasın, herkes eşit olsun. Cuma akşamları eve gider, Pazar akşamları dönerdik.  Cuma akşamları eve gitmek ne kadar zevkliyse Pazar akşamları dönmek de o kadar zor ve hüzünlü olurdu. Fatih’te okuduğumuz yıllarda sürekli yeni okulun inşa edildiğini dinlerdik büyüklerden ama o yeni okul hiç bitmeyecek gibi gelirdi ama bir gün gerçekten bitti. Orta 2’den Orta 3’e geçtiğimiz sene okullar açılmadan 1 hafta önce geldik ve tüm okul taşındık Maslak’taki yepyeni okulumuza. Okulda herşey o kadar yeniydi ve güzeldi ki inanamıyorduk, herşey eski binaya göre çok lükstü. Olimpik yüzme havuzu, tenis kortu, altına elini tutunca su akıtan musluklar, yepyeni yataklar, dolaplar, kocaman bir kütüphane, yemekhanede sıra bekleme devri bile bitmişti. Yemeğe gittğimizde yemekler masalarda hazır bizi bekliyordu, doğrusu bu kadar lüks bize fazla gelmişti.

3 yılda Maslak’taki okulda okudum, okul Maslak’a ilk taşındığında etrafta hiç ama hiç bir şey yoktu. Ne Park Orman, ne Maslak TİM center, ne Acıbadem hastanesi hiçbir şey. Normalde küçük sınıfların okuldan çıkması yasaktır, fakat Lise 1 den sonra Çarşamba günleri 4-6 arası dışarı çıkma iznimiz vardı, bütün hafta o 2 saati beklerdik. Hiçbir şey olmayan bir yere taşınınca zaten vaktin çoğu yolda geçtiğinden hiçbir şey anlamasak da gene de çok severdik 2 saat özgürlüğü. Maslak tarafında gidebileceğimiz hiçbir yer olmadığından Sarıyer’e gider en fazla börek yer, çay içer, sahilde dolaşır dönerdik okula.

6 yıl aynen romanlarda yazdığı gibi parasız yatılı okudum. Bağış yapanlardan Allah razı olsun gerçekten hiç para harcamadan süper bir kolej eğitimi aldım. Hazırlıkta 20 saate yakın İngilizce okuduk, hemen hemen tüm öğretmenlerimiz yabancıydı, onlar hiç Türkçe bilmeden biz daha İngilizce bilmeden anlaşmaya çalışırdık. Darüşşafaka’da eğitimin yanı sıra sosyal yönümüz gelişsin diye her türlü imkan vardı, müzik klüpleri, tiyatro dersleri, spor aktivitileri bir çocuğun ve gencin yönelebileceği her türlü güzel şey mevcuttu. Ben en çok kütüphaneyi severdim, çok fazla kitap okurdum o zamanlar. Ayrıca okul hayatım boyunca inektim, ders çalışmayı severdim. İnek ama çok sosyal bir tiptim, akşamları etüt yapardık, ödevlerimizi yapmak için. Etütlerde genelde ders çalışmaz çene çalardık, saat 10’da herkes yatıp ışıklar söndükten sonra tek ışık olan yer tuvalet olduğu için orada ders çalışırdım. Pazar akşamları okula dönmeyip arkadaşlarımla takılmak için bin türlü yalan söylerdim o zamanki müdür yardımcımız Ergün Bey’e. Çoğu bahanemin aslında yalan olduğunu bilsede çalışkan bir öğrenci olduğum için ses etmezdi 🙂

Darüşşafaka’nın hayatımdaki yerini anlatmakla bitiremem herhalde, bize yalnızca eğitim vermedi okul aynı zamanda terbiye, görgü, dostluk ve hayatı öğretti. Orada yedik, içtik, kitaplar okuduk, danslar ettik, tiyatrolara gittik, filmler izledik, oyunlar oynadık. Maddi durumumuz nedeniyle erişemeyeceğimiz pek çok şeye ulaştık okul sayesinde.

*** Bir zamanlar senelerce yattığımız yataklarda Poyraz bol bol oyun oynadı, onu emzirdim ve altını değiştirdim, çok değişik bir duyguydu 🙂 ***
Mesela bizim okul Lise sonda her öğrenciyi istediği dersaneye gönderir ve parasını öder, belki annelerimiz bizi dersaneye gönderemeyecekken okul sayesinde bu fırsatı yakalar her öğrenci. Mezun olacağımız zaman okul bunu da unutmaz her öğrenciye para verir isteyen gidip istediği mezuniyet kıyafetini alabilsin diye. Lise sonda üniversite sınavını stresini atmak için tatile götürür Daçka’lı abi veya ablaların otellerine. Okuldaki en zevkli yıl şüphesiz Lise Son’dur. Okuldaki son yıl olduğundan herkesin ayrı bir forsu olur, pek bir zevkli geçer o yıl. Ben okulda lise sonu yaşayamadım, içimde uktedir. Gene kendi imkamlarımla erişemeyeceğim bir şeyi Darüşşafaka sayesinde yaptım. AFS (Değişim programı) ile Amerika’ya gittim ve lise sonu orada okuyup, mezun oldum. Hiç unutmuyorum Darüşşafaka Cemiyeti o zamanın parasıyla (1998) 10 bin dolar para ödemişti bu program için. Üniversite hayatında da Darüşşafaka öğrencilerini desteklemeye devam edip, burs veriyor. Kısaca bizim okula bir kere girince insan kocaman bir aileye sahip oluyor. Birbirine çok bağlı bir topluluk, bir mesaj atıp bir çok konuda yardım, destek, bilgi almak mümkün. Mezun olduktan sonra herkes başka şehirlere hatta ülkelere dağılsa bile bizim okulda edindiğimiz dostluklar asla bitmez. Aslında arkadaş, dosttan öte kardeş sayarız birbirimizi. Birimizin bir derdi olsa herkes koşar, aylarca hatta senelerce görüşmesen bile tekrar biraraya geldiğinde aynı samimiyet, aynı sıcaklık yaşanır. Ortak yaşanan büyük bir geçmiş, güzel yıllardır bizi birbirimize bağlayan ve kolay kolay kopmaz bu bağ. Düğünlerde, doğumlarda, acı tatlı günlerde hep destek oluruz birbirimize. Eskiden her gece hep birlikte uyurduk, sabah beraber uyanırdık, şimdi herkesin kendi hayat telaşı var ve eskisi gibi görüşemiyoruz belki ama herkes bilir bir telefonla toplanılacağını, iyi kötü günlerin paylaşılacağını…

Okul bittikten sonra pilav gününe ancak 4 defa gidebildim, aslında her sene gitmek istesem de bazen yurtdışında oldum, bazen hasta oldum vs. Pilav günleri çok zevkli geçer, eski dostlar biraraya geliriz, senelerce her Cuma yemekten bıktığımız kurufasülye pilavı yeriz, yatakhanenin arkasında takılırız. Okulda toplandıktan sonra kesin bir Taksim yapılır. Bu sene de yapıldı ama Poyraz bey nedeniyle ben katılamadım. Senelerce okuduğum okula oğlumla gitmek çok acayip bir duyguydu. Kapıda arabadan iner inmez o zamanki okul müdürüyle karşılaştım (Azmi Özkardeş), onu görünce tekrar küçük bir öğrenci gibi hissettim kendimi, hakikaten biz ne zaman büyüdük?? , insan okulunda daha bir çocuk gibi hissediyor kendini. Bu sene çok farklı gözlerle, anne gözüyle baktım okuluma.
Biz mezun olduktan sonra kurallar değişmiş ve artık Darüşşafaka İlkokul 3’ten sonra alıyor öğrencilerini, bizim zamanımızda ilkokul bitince giriyorduk okula. 4.sınıfların yatakhanesine gittik ve hepsinin yatağının üzerinde oyuncaklar vardı, düşündüm onlar daha çok minik 10 yaşında kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmek için çok küçük bir yaş. Kendi yataklarını toplayıp, kendi banyolarını yapıyorlar, kendi kendilerine ders çalışıyorlar. Günlerden Pazar olduğundan saat 4e doğru evci çıkanlar minik bavullarını çeke çeke okula gelmeye başladılar, bir anne olarak gözlerim doldu. Evet belki çok güzel bir eğitim alıyorlar, güzel bir ortamda büyüyorlar ama annelerinden uzaklar 😦
Biz mezun olalı 11 sene oldu, seneler geçiyor, bizler büyüyoruz, evleniyoruz, çocuklarımız oluyor, yetişkin oluyoruz giderek yaşlanıyoruz :), fakat her buluşmamızda aynı çocuk ruhu görüyorum. Hep aynı samimiyet sanki daha dün ayrılmışız gibi. Birbirine hava atma derdi olmadan, sadece kendin olarak bulunabildiğin bir topluluk. Umarım seneler geçsede bu bağlar kopmaz. Ben kendi adıma Darüşşafaka’ya minnettarım, umarım ileride bu minnet borcumuzu ödeyecek fırsatlar çıkar karşımıza…

About nihalvepoyraz

Poyraz'ın annesi, Serdarın sevgilisi, dış ticaret uzmanıyım. Oğlumla yaşadıklarımı bu bloga yazıyorum ileride hatıra olması için.
Bu yazı Uncategorized içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

3 Responses to >Pilav Günü

  1. Anonymous dedi ki:

    >canım benim yine çok güzel bir yazı yazmışsın, beni de duygulandırdın, okulumuz gerçekten farklıdır ve hepimiz minnettarız…bu güzel dostluğunuz her zaman sürmesini dilerim…

  2. Anonymous dedi ki:

    >ben de sizden 4 dönem küçük bir daçkalı olarak yazınızı çok beğendim her daçkalının bulacağı gibi kendimi buldum teşekkürler ..biraz duygulandım ama neyse :)iyi günler..elinize sağlık..

Yorum bırakın